“Ben Zayıf Olamam” İnancını Yıkmak

“Kendimi bildim bileli kiloluyum; genetiğim böyle; ne yaparsam yapayım zayıflayamam.” Bu cümle kulağa yalnızca bir yakınma gibi gelebilir, oysa çoğu zaman kişinin benlik algısını şekillendiren merkezi bir inançtır. Psikolojide “çekirdek inanç” diye adlandırılan bu tür yargılar, yeme davranışını, egzersiz alışkanlıklarını, hedef belirlemeyi ve düş kırıklıkları karşısındaki dayanıklılığı derinden etkiler. “Ben zayıf olamam” inancı, çoğu kişide görünmez bir el gibi kararların yönünü değiştirir: diyet başlar ama yarıda bırakılır; egzersiz planı yapılır ama ertelenir; küçük bir esneme büyük bir pes edişe dönüşür çünkü zihnin arka planında “nasıl olsa olmayacak” kaydı çalar. Bu yazı, söz konusu inancın nasıl oluştuğunu, hangi bilişsel çarpıtmalarla beslendiğini ve nasıl dönüştürülebileceğini akademik çerçevede ve uygulanabilir adımlarla ele alır. Amacımız, rakamların ve tartının ötesinde, zihnin ağırlığını hafifleterek davranışı sürdürülebilir biçimde değiştirmektir. Bunu yaparken gerçek yaşam örnekleri, küçük ölçekli davranış deneyleri, duygu düzenleme stratejileri ve alışkanlık mimarisi ilkelerinden yararlanacağız.

Ankara, Tokyo ve Akdeniz'den Bilimsel Anti-Inflamatuvar Beslenme Protokolleri

1) İnançların Kökeni: Aile, Kültür ve Erken Deneyimler

“Ben zayıf olamam” yargısı çoğu zaman tek bir başarısız diyetin ürünü değildir. Çocuklukta bedenle ilgili duyulan alaylar, aile içindeki “biz böyleyiz” söylemleri, kültürel güzellik normları ve ergenlikte yaşanan kontrol duygusu kaybı bu inancın mayasını tutar. Anne ya da baba figüründen duyulan “kemiklerin kalın” türü genelleme cümleleri, kişinin kilo kontrolünü kişisel çabasından çok kaderle ilişkilendirmesine neden olur. Erken yaşta içselleştirilen bu mesajlar, yetişkinlikte bile kanıtlanmadan doğru kabul edilir. Bu nedenle çalışmanın ilk basamağı, inancın hangi deneyimlerle bağlandığını fark etmektir. Bir danışanım, ilkokulda spor dersinde koşarken düşüp sınıf arkadaşlarının gülmesiyle “spora yatkın değilim” inancını geliştirmişti. Otuzlu yaşlarında bu tek anı, tüm egzersiz planlarının görünmez barikatıydı. Kökeni görünür kılmak, barikatın ilk taşını oynatır.

2) Sabit Zihin Yapısından Gelişen Zihin Yapısına

Sabit zihin yapısı, yetenek ve kapasitenin değişmez olduğuna inanır. “Kas yapım yavaş”, “metabolizmam kötü”, “iradem zayıf” gibi etiketler bu bakışın dilidir. Gelişen zihin yapısı ise becerinin çalışmayla gelişeceğini, tek bir ağacın ormanı temsil etmediğini savunur. Kilo yönetiminde bu dönüşüm, sonuca değil sürece odaklanmakla başlar. Üç hafta boyunca yalnızca günlük adım sayısını artıran biri, tartı oynamasa bile dayanıklılık ve öz-etkililik duygusunu güçlendirir. Bu güçlenme, daha sonraki beslenme kararlarını destekleyen psikolojik sermayedir. Bir başka deyişle, kilonuz değişmeden önce zihniniz değişmelidir.

3) Kendini Gerçekleştiren Kehanet: İnanç–Duygu–Davranış Döngüsü

“Olmayacak” inancı, denemeyi yüzeysel kılar, ufak bir aksaklıkta motivasyonu eritir ve erken vazgeçişe yol açar. Vazgeçiş de “gördün mü, yapamadım” kanıtına dönüşür. Bu döngüyü kırmak için davranıştan başlayarak inancı sınamak etkili olur. Örneğin dört hafta boyunca her gün aynı saatte 10 dakikalık bir beden farkındalığı yürüyüşü yapmak, “ben asla sürdüremem” inancıyla doğrudan çelişen küçük ama somut bir veridir. Zihin iddia eder; davranış deneyler; sonuç ise kanıt üretir.

4) Bilişsel Çarpıtmalar: Ya Hep Ya Hiç ve Felaketleştirme

Diyet psikolojisinde en sık görülen iki çarpıtma, siyah-beyaz düşünme ve felaketleştirmedir. Siyah-beyaz düşünme, tek bir hatayı tüm çabanın boşa gittiğine dair yorumlar. Bir doğum günü pastası, “bittim” işaretine dönüşür. Felaketleştirme ise küçük bir artışı büyük bir geri dönüş diye etiketler. Bu çarpıtmaların panzehiri grilik toleransıdır. Pastadan bir dilim yemek, diyetin bitişi değil, günün toplamına eklenecek bir kalemdir. Grilik toleransı gelişmeden sürdürülebilirlik oluşmaz.

5) Tartıdaki Rakam Kimliğiniz Değildir

Kilo ölçer, kütleyi söyler ama kimliği söylemez. Yine de birçok kişi rakamı benliğine yapıştırır. Bu yapışmayı gevşetmek için “tartı dışı kazanımlar”ı izlemek gerekir: uyku kalitesi, sabah enerjisi, bel çevresinde hissedilen rahatlık, merdiven performansı, ruh hali puanı. Bir danışanın tartısı iki hafta oynamazken, sabahları baş ağrısı kayboldu; işte motivasyonu burada kök saldı. Rakam tek hakem olmaktan çıktığında “zayıf olamam” yargısı zeminini kaybeder.

6) Şema Perspektifi: Kusurluluk ve Utanç Döngüsü

Bazı bireylerde kiloya ilişkin yargılar “kusurluluk/utanç” şemasıyla birleşir. “Yetersizim” duygusu tetiklendiğinde kişi ya aşırı kontrolcü davranır ya da tamamen bırakır. Her iki uç da oldukça yorucudur. Bu şemayı yatıştırmanın yolu, öz-şefkatle yapılandırılmış disiplin kurmaktır. Öz-şefkat, gevşeklik değil; hatayı yargısızca görüp davranışı tekrar rayına koyma becerisidir. “Bugün plan dışına çıktım, yarın kahvaltıda protein ve lifle dengeleyeceğim” cümlesi, utancı değil sorumluluğu besler.

7) İç Eleştirmenle Çalışmak: Şefkat Odaklı Yeniden Çerçeveleme

İç sesiniz “yine bozduğun” diyorsa, motivasyon değil savunma hali artar. Şefkat odaklı yaklaşımda cümleler yeniden çerçevelenir: “Kendimi sıkışmış hissediyorum, bu his geçici; küçük bir adımla dengeye dönebilirim.” Bir örnek uygulama, her gün iki dakikalık “şefkat nefesi”dir. Burun yoluyla derin nefes alınır, verişte şu cümle fısıldanır: “Zorlanıyorum ve bu insanca.” Bu mikro-ritüel, atak anlarında dürtü yoğunluğunu düşürür ve seçme aralığı yaratır.

8) Davranışsal Deneyler: Kanıt Üretmek

İnançla pazarlık etmektense onu deneylerle sınamak ikna edicidir. Dört haftalık mini protokol önerisi: Hafta 1’de akşam yemeğine eklenen bir avuç salata ve bir bardak su; Hafta 2’de akşam yürüyüşüne eklenen iki cadde; Hafta 3’te uyku saatine 20 dakika erken geçiş; Hafta 4’te ana öğün öncesi iki dakika nefes egzersizi. Tartıdan bağımsız bu basit düzenlemeler, enerji ve iştah regülasyonunu iyileştirir. Sonunda kişi “demek ki değiştirebiliyorum” kanıtını bizzat üretir.

9) Kimlik Cümlesini Değiştirmek: “Zayıf Olamam” Yerine “Davranışlarımı Yönetirim”

Kimlik cümleleri kararları otomatikleştirir. “Ben sabah yürüyüş insanıyım” diyen, tartışmadan yürür. Bu nedenle “zayıf olamam” cümlesini “davranışlarımı yönetirim” ile değiştirmek kritik bir adım. Uygulama şöyle çalışır: Her sabah aynada üç kez yüksek sesle kimlik cümlesini tekrar etmek, ardından o kimliği kanıtlayan bir mikro davranış eklemek. Bir danışanın kimlik cümlesi “Ben plan yapan biriyim”di; kanıtı ise akşamdan şişesine su doldurmasıydı. Küçük kanıtlar kimliği kalınlaştırır.

10) Hedef Mimarisi: Süreç Hedeflerini Öne Almak

Sonuç hedefi “10 kilo,” süreç hedefi “haftada dört gün 20 dakika yürüyüş”tür. Zihin, kontrol edilebilir olana bağlandığında hayal kırıklıkları azalır. Süreç hedeflerinin netlik, ölçülebilirlik ve gerçekçilik ilkelerine göre yazılması gerekir. “Akşam 20.30’da dışarı çıkıp 12 dakika hızlı adım” cümlesi, “bugün yürürüm”den daha güçlüdür. Süreç hedefi tamamlandıkça özsaygı artar; bu artış, beslenme kararlarını da olumlu etkiler.

11) Alışkanlık Tasarımı: Tetikleyici, Sürtünme ve Kolaylaştırıcılar

Alışkanlıklar çevresel ipuçlarına bağlıdır. Tetikleyiciyi doğru kurmak ve istenmeyen davranışın sürtünmesini artırmak gerekir. Akşam atıştırmalarını azaltmak için mutfak tezgahını boş tutmak, çikolatanın yerini değiştirmek, meyveyi görünür kılmak ve televizyon karşısındaki süreyi 15 dakika kısaltmak basit ama güçlü düzenlemelerdir. Davranış biliminde çevre, niyetten çoğu kez daha etkilidir. İstediğiniz davranışı kolaylaştırın, istemediğinizi zorlaştırın.

12) Duygu Düzenleme: Urge Surfing ve Duygu Toleransı

Duygusal yeme atakları, çoğu zaman bedenin değil zihnin açlığıdır. Dürtü sörfü tekniğinde kişi, yükselen yeme isteğini bir dalga gibi gözler. Nefes alırken dalganın yükselişini, verirken düşüşünü sayar. Ortalama 90 saniye içinde yoğunluk azalır. Bu sırada “bu istek geçici” cümlesi tekrar edilir. Uygulama örneği: Akşam 22.00’de tatlı isteği geldiğinde mutfağa gitmeden üç döngü sörf, sonrasında eğer istek sürüyorsa bir bardak su ve beş dakikalık zaman ertelemesi. Çoğu danışan, ikinci beş dakikanın sonunda isteğin gücünün azaldığını bildirir.

13) Sosyal Karşılaştırma Detoksu

Sosyal medya, başkalarının “sonuçlarını” gösterirken sürecini saklar. Bu asimetrik bilgi, “bende yok, demek ki olamaz” duygusunu güçlendirir. En az 14 gün boyunca vücut odaklı içeriklerden uzak durmak ve takip akışını eğitim, sanat, mizah gibi alanlarla doldurmak psikolojik yükü azaltır. Bir örnek vakada, sosyal karşılaştırma detoksu sonrası kişi, sabah rutinine geri döndüğünü ve öğünlerini planlamayı daha az ertelettiğini aktardı. Karşılaştırmayı bıraktığınızda kendinize dönersiniz.

14) Ölçüm Ekolojisi: Tartı Dışı Göstergeleri Hazırlamak

İlerlemeyi görmek için yalnızca kilo ölçmek, uzun bir yolculuğu tek bir levhayla takip etmeye benzer. Haftalık bel çevresi takibi, uyku kalitesi puanı, günün sonunda üç maddelik enerji anketi ve haftalık “başa çıkma günlüğü” gibi göstergeler, zihne daha dengeli bir tablo sunar. “Bugün plan dışına çıktım ama uyku kalitem arttı ve enerji puanım 7/10” cümlesi, devamı mümkün kılar. Ölçüm ekolojisi, motivasyonu çeşitleyerek besler.

15) Gerilemeleri Yönetmek: Esneme ve Dönüş Rutinleri

Kilo verme bir maraton, hatta inişli çıkışlı bir doğa yürüyüşüdür. Gerileme anlarında uygulanacak standart bir “dönüş protokolü” hazırlamak, otomatik pilota geçmenizi sağlar. Önerilen üç basamak şunlardır: bir, ertesi gün kahvaltısını protein ve lif ağırlıklı planlamak; iki, öğlen 10 dakikalık temiz hava yürüyüşü eklemek; üç, akşam yemeği öncesi iki dakika nefes egzersizi. Bu ritüeller, “bozdum” duygusunu “dengeledim”e çevirir.

16) Özdisiplinin Dört Ayağı: Açıklık, Sınır, Tutarlılık, Şefkat

Açıklık, nedeninizi netleştirir. Sınır, çerçeveyi belirler. Tutarlılık, küçük adımların tekrarını sağlar. Şefkat ise sürçmeleri yönetebilir kılar. Bu dört ayağı aynı anda besleyen kişilerde, “zayıf olamam” inancı hızla çözülür. Çünkü artık özsaygı, yalnızca başarı günlerinde değil, dengeye dönüş günlerinde de pekişir. Disiplin, cezadan değil, değerden beslenir.

17) Bedensel Farkındalık ve İnterosepsiyon

Birçok kişi açlıkla can sıkıntısını, susuzlukla yorgunluğu karıştırır. İnterosepsiyon, bedenin iç sinyallerini ayırt edebilme becerisidir. Pratik bir çalışma, öğünden önce üç işaret dinleme tekniğidir: mide boşluk hissi, ağız kuruluğu ve enerji seviyesi. Bu üç işareti 0–10 arasında puanlayıp yemek kararını buna göre vermek, otomatik yeme döngüsünü kırar. Zihin bedenle yeniden konuştuğunda, davranışlar doğal olarak sadeleşir.

18) Farkındalıklı Yeme: Tempoyu Yavaşlatmak ve Doygunluğu Fark Etmek

Yeme hızı, doygunluk sinaylinin yetişmesine fırsat tanımazsa gereğinden fazla kalori alınır. Farkındalıklı yeme pratiğinde ilk üç lokma görsel, koku ve dokuyla tanışır; çiğneme sayısı artırılır; lokmalar arasında çatal bir kez bırakılır. Bu mini ritüel porsiyon kontrolünü kolaylaştırır. Bir danışan, yalnızca yeme hızını yavaşlatarak dört haftada bel çevresini iki santimetre azalttı. Doygunluk farkındalığı, iradeden çok ritme dayanır.

19) Vaka Analizi: Ayşe’nin İnanç Dönüşümü

Ayşe, 36 yaşında ve “hep böyle kaldım, değişemem” diyordu. İlk iki hafta yalnızca akşam yürüyüşüne odaklandı. Tartı değişmedi ama sabah baş ağrıları geçti. Üçüncü hafta, akşam yemeğinden önce iki dakika nefes egzersizi ekledi. Dördüncü hafta yeme ritmini yavaşlattı. İkinci ayın sonunda tartıda iki kilo, belde üç santimetre düşüş vardı. Önemlisi, Ayşe’nin kimlik cümlesi “zayıf olamam”dan “davranışlarımı yönetirim”e döndü. Değişimi başlatan şey, büyük bir diyet değil küçük ve sürdürülebilir deneylerdi.

20) On Dört Günlük Uygulama Planı: İnancı Zayıflat, Davranışı Güçlendir

Uygulama, doğrulamadan güçlüdür. İlk 14 gün için basit bir plan önerisi: 1–2. günlerde sabah aynasında kimlik cümleni söyle ve 10 dakikalık yürüyüş yap; 3–4. günlerde ana öğün öncesi iki dakika nefes egzersizi ekle; 5–6. günlerde akşam ekran süresini 15 dakika kısalt ve uykuya 20 dakika erken geç; 7–8. günlerde farkındalıklı yeme ritüeli uygula; 9–10. günlerde sosyal karşılaştırma detoksu başlat; 11–12. günlerde tartı dışı göstergeleri not al; 13–14. günlerde olası gerileme için dönüş protokolünü hazırla ve uygula. Bu döngü tamamlandığında üretilecek kanıt şudur: “Değiştiriyorum.” İnanç, bu kanıt karşısında esner.

21) Sabırın Psikolojisi: Gecikmiş Hazza Tolerans

Kilo yönetimi, gecikmiş hazza tolerans gerektirir. Zihin kısa vadeli rahatlamayı (tatlı, atıştırma, erteleme) uzun vadeli kazanımdan üstün gördüğünde planlar bozulur. Bunun çözümü haz aralığını genişletmektir. Her sürdürülen mikro hedef sonrası kısa bir ödül, uzun hedefe hizmet eder. Akşam yürüyüşünden sonra sevdiğiniz bir müzikle duş almak gibi. Böylece beyin, çabayı hazla eşleştirir.

22) Çevresel Mühendislik: Sosyal ve Fiziksel Alanı Ayarlamak

Ev ve iş ortamı, kararların sessiz ortak yazarıdır. Mutfakta görünür olan tüketilir; kolay olan seçilir. Ofiste çekmecedeki atıştırmalık yerine masada su şişesi ve meyve bulundurmak, akşam açlığında ilk ulaşılan seçeneği sağlığa yaklaştırır. Sosyal çevrede ise yargılayan değil eşlik eden insanları seçmek önemlidir. Bir danışanın yürüyüş arkadaşı bulması, tutarlılığını ikiye katladı. Çevre, niyeti ya güçlendirir ya da boşa düşürür.

23) Kendi Kaynaklarını Keşfetmek: Öz-Etkinlik ve Yetkinlik Anıları

İnsan, kendi geçmişindeki mikro başarıları hatırladığında “yapabilirim” duygusu artar. Kilo dışı alanlarda gösterdiğiniz istikrar (bir dili öğrenmek, bir sınava hazırlanmak, bir projeyi tamamlamak) kilo yönetiminde de kullanılabilir. Haftada bir kez “yetkinlik anısı” yazmak, benlik anlatısını günceller. Zihin şunu kaydeder: “Zor şeyler yaptım; bunu da yönetebilirim.”

24) Duygu–Davranış Ayrımı: Açlık ve Hisler Arasında Köprü Kurmak

Birçok kişi, zor duyguları yemeyle düzenler. Oysa duygular yaşanmak, adlandırılmak ve zamana bırakılmak ister. “Şu an gerginim” demek, “tatlı istiyorum” demekten farklıdır. Duyguyu isimlendirmek, beynin tehdit algısını düşürür. Bu küçük adlandırma, dürtüyü değil ihtiyacı görünür kılar. İhtiyaç görüldüğünde yemek, duygunun yerini almak zorunda kalmaz.

25) Öz-Bağışlama: Kusursuzluk Yerine İnsanlık

Kilo yönetiminde sürdürülebilirlik, kusursuzluktan değil öz-bağışlamadan doğar. Hata, beceriksizlik değil insanlıktır. Öz-bağışlama, sorumluluğu iptal etmez; duyguyu yatıştırıp davranışı yeniden hizalar. “Bugün plan dışına çıktım; yarın sabah su, protein ve yürüyüşle dengeye döneceğim” cümlesi, hem şefkatli hem yönlendiricidir. Bu tutum, utanç döngüsünü kırar ve devam gücü üretir.

26) Uzun Vadeli Kimlik İnşası: “Sağlığını Yöneten Kişi”

Kilo, bir sonuçtur; kimlik ise süreçtir. Kimliğinizi “sağlığını yöneten kişi” olarak inşa ettiğinizde, tartıdaki dalgalanmalar moralinizi belirlemez. Bu kimlik; uyku, hareket, beslenme, stres yönetimi ve sosyal bağlar gibi çok boyutlu bir özen içerir. Çok boyutlu özene yatırım yapan kişi, doğal olarak dengelenir ve “zayıf olamam” cümlesi anlamsızlaşır.

27) Progresif Zorluk: Kolaydan Zora Merdiveni

Merdivenin ilk basamağı kolay olmalıdır. Günde 6 bin adımdan 10 bine çıkmak yerine 6 binden 7 bine çıkmak, başarı olasılığını artırır. Başarı hissi, dopamin aracılığıyla tekrar motivasyonu doğurur. Böylece yeni basamaklara cesaret gelir. Progresif zorluk, ego değil sistem inşa eder. Sistemle ilerleyen kişi, “yapamıyorum” cümlesini “yapıyorum”a çevirir.

28) Mikro Plan, Makro Sonuç: Haftalık Ritüeller

Pazar akşamı 15 dakikalık “hafta planı” toplantısı, haftanın kaderini belirler. Dolapta temel protein kaynağı bulundurmak, iki öğün için sebze hazırlamak, yürüyüş saatini takvime sabitlemek ve iki toplantı arasında ayakta telefon görüşmesi yapmak gibi küçük kararlar, haftanın toplamını değiştirir. Mikro planlar, makro sonuçların görünmez mimarıdır.

29) Dilin Gücü: “Yapmalıyım” Yerine “Seçiyorum”

Zorunluluk dili gerginlik, seçim dili özgürlük üretir. “Diyet yapmalıyım” demek yerine “bugün yürümeyi seçiyorum” cümlesi, kontrol duygusunu artırır. Kontrol duygusu arttığında direnç azalır. Diliniz, zihninizin iklimini belirler. İklimi ılımanlaştırdığınızda davranışlar yeşerir.

30) Zihinsel Esneklik: Senaryoları Çoğaltmak

Plan A işlemediğinde Plan B’ye, hatta C’ye ihtiyaç var. Akşam yağmur yağarsa ev içi esneme videosu. Toplantı uzarsa öğle yürüyüşünü 7 dakikaya indirip akşam iki dakika nefes eklemek. Esneklik, başarısızlığı değil sürdürülebilirliği gösterir. Esnek plan, kırılmaz; eğilir ve geri döner. İnanç da böylesi esneklikle çözülür.

Sonuç

“Ben zayıf olamam” cümlesi, gerçekte bir görünüm değil bir yorumdur. Bu yorum yılların damgasını taşıyabilir ama taşınmış olması, taşınmaya mahkûm olduğu anlamına gelmez. İnançlarımızın kökeni ailede, kültürde ve erken deneyimlerde şekillenir; siyah-beyaz düşünme ve felaketleştirmenin elinde büyür. Oysa zihin değiştiğinde davranış değişir; davranış değiştiğinde kanıt oluşur; kanıt oluştuğunda inanç çözülür. Bu yazıda, sabit zihin yapısından gelişene geçişin, sosyal karşılaştırma detoksunun, tartı dışı göstergelerin, duygu düzenleme pratiklerinin, alışkanlık mimarisinin ve kimlik cümlelerinin ne kadar belirleyici olduğunu gördük. En önemlisi, sürdürülebilirliği kusursuzluk değil öz-şefkat ve süreç hedefleri besler. Bugün başlayacağınız en küçük davranış, yarının en güçlü kanıtına dönüşebilir. Kimlik cümlenizi şimdi söyleyin: “Davranışlarımı yönetirim.” Sonra bu cümleyi doğrulayan bir mikro adım atın. Belki yalnızca iki dakika nefes, belki on dakikalık bir yürüyüş ya da akşam yemeğinde tempoyu yavaşlatmak. Kanıt biriktikçe inanç yumuşar, yumuşadıkça yerini yeni bir anlatıya bırakır: “Ben değişebilen biriyim.” Zayıflamak, yalnızca kilo vermek değildir; zihnin ağırlığını hafifletmektir. Zihniniz hafiflediğinde bedeniniz ona eşlik etmeye istekli olur. Yol uzun olabilir ama adımlar küçük ve mümkündür. Bugün attığınız küçük adım, yarınki benliğinize yazılmış bir mektuptur. O mektupta şu cümle mutlaka yer alır: “Başardım, çünkü denemeye devam ettim.”

Belki defalarca başladınız… belki de hep bir şeyler eksik kaldı. Diyet listeleri indirildi, kalori hesapları yapıldı, spor salonlarına gidildi ama sürdürülemedi. Çünkü sağlıklı yaşam bir ezber değil, sizinle birlikte şekillenen bir süreçtir. Diyetisyen Aslı Aktürk olarak, yalnızca liste vermekle kalmıyorum; size özel, yaşam tarzınıza uyumlu, psikolojik ve fiziksel ihtiyaçlarınızı dikkate alan bir yaklaşım sunuyorum. Hedefiniz ister kilo vermek, ister hormon dengenizi yeniden kurmak, isterse bağırsak sağlığınızı iyileştirmek olsun, ben sizin yanınızdayım. Sizi tanımadan, hayatınızı dinlemeden, yargılamadan sadece neyin “işe yaradığını” değil, neyin “size iyi geldiğini” birlikte buluyoruz.

Zamanla yarışırken kendinizi ihmal ettiğinizi fark ediyorsanız, yalnız değilsiniz. Modern yaşamın hızlı temposunda çoğu zaman önceliklerimiz değişiyor, fakat bedenimizin verdiği sinyaller bir şekilde kendini hatırlatıyor. Uyandığınızda yorgun hissediyorsanız, öğün atlarken vicdan azabı duyuyorsanız ya da tartıdaki sayı bir döngü gibi inip çıkıyorsa, bu yalnızca “beslenme sorunu” değil; yaşamla kurduğunuz dengenin bozulduğunu gösterir. İşte tam da bu noktada birlikte yeniden inşa edebileceğimiz bir yolculuk başlıyor. Size özel analizlerle, bilimsel temelli ama esnek bir sistemle, hem ruhunuza hem bedeninize iyi gelecek bir denge kuruyoruz. Çünkü her bedene aynı reçete yazılamaz; siz eşsizsiniz, yolculuğunuz da öyle olmalı.

Kendinize yatırım yapmanın zamanı geldi. Ertelediğiniz her başlangıç, sizi biraz daha yoran bir alışkanlığa dönüşmesin. Bugün, hayatınızda bir fark yaratmak için doğru gün olabilir. Eğer hazırsanız, ister danışmanlık ofisimde yüz yüze, ister Türkiye’nin ya da dünyanın herhangi bir yerinden online olarak buluşabiliriz. İlk görüşmemizde sadece kilo değil; uykunuzdan stres düzeyinize, sosyal alışkanlıklarınızdan günlük rutinlerinize kadar her şeyi birlikte analiz ediyoruz. Hemen bana ulaşabilir, size özel süreci başlatabilirsiniz. Sizin hikâyeniz önemli, çünkü sağlık sadece bir hedef değil; her sabah uyanırken hissettiğiniz huzurun ta kendisidir.

Aslı Aktürk Altlık.jpg
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir