Bir diyete başlamadan önce çoğumuz listeyi, yasakları, ne kadar süreceğini ve kaç kilo vereceğimizi konuşuruz. Ama çoğu zaman atladığımız şey, bu yolculuğun en belirleyici parçasıdır: zihinsel hazırlık.
Diyet, yalnızca ne yediğimizle değil, nasıl düşündüğümüzle ilgilidir. Sürekli “yasak” hissiyle, “bozdum” suçluluğuyla ya da “bir daha başlayamam” çaresizliğiyle beslenen bir zihniyet, en iyi diyet listesini bile işlemez hale getirebilir. İşte bu yazıda, diyet psikolojisini tüm yönleriyle ele alacak, beynin bu süreçteki rolünü inceleyecek ve zihinsel dönüşümle nasıl daha sürdürülebilir bir beslenme yaklaşımı inşa edebileceğimizi konuşacağız.
Diyet Zihniyeti Nedir?
Diyet zihniyeti, yemekleri “iyi” ya da “kötü” olarak sınıflandıran, yeme davranışını irade testine çeviren ve bedenin doğal sinyallerine güvenmeyen bir düşünce sistemidir. Bu zihniyet;
-
“Yasaklı” yiyeceklere karşı aşırı düşkünlük geliştirir,
-
Küçük kaçamakları büyük başarısızlıklar gibi algılar,
-
Kontrol duygusunu beslenmeyle özdeşleştirir,
-
Sürekli başlayıp bırakılan diyet döngülerini doğurur.
Oysa zihniyeti dönüştürmeden uygulanan her liste, geçici bir düzeltmeden öteye gidemez. Kalıcı sonuçlar için önce beyni yeniden programlamak gerekir.
Beyin ve Yeme Davranışı Arasındaki İlişki
Yeme davranışımız sadece açlıkla ilgili değildir. Beyin, çevresel uyaranlara, öğrenilmiş alışkanlıklara, duygusal durumlara göre karar verir. Tatlı gördüğümüzde heyecanlanmamız, aç olmasak bile yemek kokusuyla acıkmamız tamamen beyindeki ödül mekanizmalarının çalışmasıyla ilgilidir.
Özellikle dopamin sistemi, besinlerle ilişkimizi yönlendirir. Dopamin, keyif ve ödül hormonu olarak bilinir. Tatlı, tuzlu, yüksek kalorili yiyecekler bu sistemi uyarır. Bu yüzden bazı yiyeceklerle kurduğumuz ilişki, yalnızca damak tadı değil, nörokimyasal bir bağdır.
Bu bağ çözümlenmeden, sadece listeyle kalıcı sonuç almak zordur.
Zihinsel Kalıplar Nasıl Değişir?
Zihin, alışkanlıklarla çalışır. Yani her gün aynı saatte tatlı yemek ya da gece geç saatte abur cubura yönelmek sadece bir istek değil, öğrenilmiş bir döngüdür.
Bu döngüyü kırmak için:
-
Farkındalık Geliştirmek: Ne zaman, ne yediğinizi ve ne hissettiğinizi izlemek.
-
Neden Sorusu Sormak: “Gerçekten aç mıyım, yoksa tetikleyici bir duygu mu var?”
-
Yasak Yerine Seçim Hakkı Tanımak: “Bu yiyeceği istemiyorum” demek “yiyemem” demekten çok daha güçlüdür.
-
Düşünce Günlüğü Tutmak: Diyetle ilgili inançlarınızı yazın. “Tatlı yersem bozulur.” “Kaçamak yaparsam bitti.” gibi cümleleri gözden geçirin.
-
İç Sesinizi Gözlemlemek: Kendinize nasıl konuşuyorsunuz? Sabırlı mısınız, yoksa yargılayıcı mı?
Zihni yeniden programlamak; cezalandırıcı değil, öğretici bir dil kullanmayı gerektirir.
Esneklik: Yeni Nesil Diyet Yaklaşımı
Modern beslenme anlayışı artık “mükemmel diyet” yerine “uyarlanabilir yaşam tarzı”nı savunuyor. Yani bireyin:
-
Sosyal hayatına,
-
Psikolojik durumuna,
-
İş temposuna,
-
Hormonal yapısına
uyumlu bir sistemin inşa edilmesi. Esnek beslenme planları, bireyi yeme davranışında özgürleştirir. Bu özgürlük de motivasyonu artırır ve psikolojik dirençleri azaltır.
Diyetle Değil, Kendimizle Savaş Halindeyiz
Birçok birey diyet yaparken aslında besinle değil, kendisiyle savaşıyor. “Yeterince güçlü değilim”, “Hep başarısızım”, “Ben zaten iradesizim” gibi iç sesler, kişiyi yıpratıyor.
Oysa bu düşünceler dönüştürülmedikçe, yeme davranışı da değişmiyor. Diyet psikolojisi; bireyin kendiyle kurduğu ilişkiyi onarma sürecidir. Çünkü yeme davranışı, bireyin bedenine duyduğu güvenle çok yakından ilişkilidir.
Bilinçli Yeme: Zihni Sakinleştirmenin Yolu
Bilinçli yeme, yeme davranışını otomatiklikten çıkararak farkındalığa dönüştürmeyi amaçlar. Bu yaklaşımda amaç;
-
Ne yediğinizi bilmek,
-
Doygunluk hissini tanımak,
-
Zihinsel olarak o anın içinde kalmak,
-
Duygularla yeme davranışını ayırabilmektir.
Bu beceri kazanıldığında, “kaçamak” kavramı bile anlamını yitirir. Yiyecek, suçluluk değil; denge aracına dönüşür.
Diyet Sürecinde Beyni Desteklemenin 7 Yolu
-
Sabahları 5 dakikalık sessiz düşünme zamanı ayırın.
-
Her gün 3 olumlu cümleyle kendinizi motive edin.
-
Öğünlerde ekrana değil, tabağınıza bakın.
-
Hataları “öğrenme alanı” olarak görün.
-
İyi hissettiren ama yemek dışı ödüller belirleyin.
-
“Zaten bozdum” cümlesinin yerine “şimdi geri dönebilirim” deyin.
-
Sizi aşağı çeken iç sesleri yakalayın ve yeniden yazın.
Bedenin Değil, Beynin Değişimi Kalıcıdır
Kilo verme süreci listeyle başlasa da, zihinle devam eder. Beyin değişmeden bedenin verdiği her tepki geçici olur. Kalıcı değişim, cezayla değil; anlayışla başlar.
Bu yüzden diyet psikolojisi yalnızca “kaç kilo verdin” değil, “kendinle nasıl konuştun”, “kendine nasıl davrandın” sorularının da yanıtıdır. Unutmayın, bedeniniz size değil, düşünce şeklinize göre hareket eder.
Diyetisyen Aslı Aktürk ile Zihninizde Yeni Bir Sayfa Açın
Yeme davranışınız, yalnızca açlıkla ilgili değil; kim olduğunuzu nasıl gördüğünüzle de yakından ilgilidir. Diyetisyen Aslı Aktürk olarak ben, danışanlarımla yalnızca makro besin dengesi değil, zihin dengesi üzerinde de çalışıyorum. Çünkü fark ettim ki; insanların çoğu ne yemesi gerektiğini biliyor ama “neden sürdüremediğini” anlamıyor.
İşte bu yüzden benim yaklaşımım, sadece listeyle değil, sizinle başlıyor. Düşünce kalıplarınızı anlamak, iç sesinizi yeniden yazmak, kendinize nazikçe yaklaşmayı öğrenmek sürecin en temel adımlarından biridir. Zayıflamak, aynadaki görüntüyü değiştirmek değil; kendiyle barışmak isteyen herkes için mümkündür.
Eğer siz de defalarca diyete başlayıp aynı yerden dönüyorsanız, belki de artık yöntemi değil bakış açısını değiştirme zamanıdır. Bu süreçte sizin yanınızda olmayı, birlikte alışkanlıklarınızı değil; hayatınızı dönüştürmeyi hedefliyorum. Değişim önce zihinle başlar, sonra her şeye yansır. Gelin, birlikte yeniden başlayalım.